eskiye rabet olsa bit pazarına nur yağardı.

Gönderen Adsız , 28 Mart 2010 Pazar 16:08

eskiye rabet olsa bit pazarına nur yağarmış öyle dediler. geleceğin sanat yönetmeni retroyu sevdi geleceği düşündükçe nefesi kesildi. sanmayın ki sizler bu öylesine bir şey hani olağan üstün falan diye. ben eskiyi düşündükçe öyle geliyorlar. vurduk patladı çaldılar oynadık. tarz oldu!!!

boş verin yahu dün ceren bir film çekti ve oldu!!!
güzel bir şarkı hatırladım.
swollen,fragile and small...
annemi çok özledim...
gidiyorum...kına var mıydı?

tek taşımı kendim aldım

Gönderen melve , 21 Mart 2010 Pazar 10:11

Diyelim ki gün geldi, yaş kemale erdi, şapşalın biri bana aşık oldu, evlenme teklif edecek, diz çöktü, yüzüğü çıkardı... Ya o yüzük parmağıma küçük gelirse, zorlarsa zorlarsa ama bir ürlü takamazsa... Çok komik olmaz mı?
Çok gülerim çok!
Ahaha çok saçma lan!

Posted in | 2 yorum

biraz daha yazmazsam kovulacağımdan korktuğumdan bu yazı...

Gönderen Adsız , 17 Mart 2010 Çarşamba 09:56

ben bir gazete yazarı olsam kesin kovulurdum işimden. dayatmalı yazı yazmak bir işkence benim için. genellikle son dakikaya bırakılan ve devrik cümlelerden oluşan oldukça kasvetli, sevimsiz, bir o kadar da sapık bağlamlı, ne idüğü belirsiz bir eylem. şimdi bu blog olduğundan beri benim yazmam gerekiyor ama gel görki benim yazmam için bir şeye karşı bir şey hissetmem gerekli. kızgınlık, mutluluk, sevgi, yalnızlık vs...sorunda hissizlik zaten.

benden bir vög yazısı bekleniyor-du. artık du ümidi kestiler. başta heycanlıydım yazmak için. attım tuttum falan okursunuz şimdi anlatmayım yok efendim konuşmak yersiz falan bu bir duygu hissiyat yani içten bir şey dedim, kendimi Anna Wintour sanıyordum bunları söylerken. neyse yazdım da... ama dünyanın en ukala ve jüritik insanı olduğuma karar verdim okuduktan sonra. bu da bana bir ders oldu içimdeki armağan çağlayan'ı kendime karşı kullanmam gerektiğini anladım.

garip şeyler oluyor bu ara hayatımda...çok uzun zamandır istediğim bir şey oldu. ama o kadar da sevinmedim sanki. sanırım isterken bunu zaman aşımına uğradı benimle...hissiyatsızlık hissi burda başladı yani bunun farkındalığı...seneye amerikaya gidiyorum. sonunda oldu. oldu da şimdi ne olacak acaba? bu fikir uzaktayken güzeldi.

insan büyüdükçe ailesine dönermiş. ne garip bense boyuma baktıkça hala ergenlikte olduğumu sanıyorum. ablam, ne yapacaksın orda bir başına diyince ahkam kestim telefonda, 22 yaşında aklı başında bir kadınım ben. kaç senedir yalnız yaşıyorum her işimi halledebilirim dedim ama buna inanmadım. şimdi onları daha çok görmek için her haftasonu tasımı tarağımı toplayıp ankara'ya gidiyorum.

bütün iyi niyetimle once upon a timeların günah çıkardığını düşünürken aynı cinsiyete sahip olmadığımızı unuttum. Allahım kendimi bunun için affetmeme yardımcı ol! Amin.

küçükken 'acaba' nın 'acabağ' diye yazıldığını sanıyordum ve bunu uzun bir tartışmada idda ettim.




drama-land

Gönderen melve , 8 Mart 2010 Pazartesi 12:09

Bu aralar canım ne yazmak ne de çizmek istiyor. Daha doğrusu yazıyorum ediyorum da paylaşmak istemiyorum. Ama sanılmasın ki dertsiz tasasızım. Aksine kızsal takıntılarla kafayı bozmuş durumdayım. "Love is the greatest gift" diye şarkılar söyleyenlerin ağızlarına vurmak istiyorum. Sanki o eksik, diğer her şeyi eksik kılıyormuş gibi hissediyorum sürekli.
Yakında bir reset düğmesi keşfedip ona basacağım, kalbimde ne kadar yer etmiş insan varsa hepsine dair her şeyi sıfırlayacağım. Yoruldum eski hikayeleri taşımaktan.
Sürekli neden diye sormaktan, cevap aramaktan sıkıldım. Her şeyden çok sıkıldım.
Hayatım çok sıkıcı da diyemeyeceğim, üstelik çevrem de dönüp duran dramalara bakıyorum ve iyi ki başrol değilim diyorum. Traf tutmak, küsmek, barışmak... Çok orta okul, lise..
Ben sıramı savdım...


"Allahım ben sana öyle mi dedim?!"

diğer radyolar.

Gönderen benimle oynar mısın? , 6 Mart 2010 Cumartesi 13:21

coca cola'nın yeni reklam sloganı : "mutluluk için bir adım atmaya var mısınız?(hazır mısınız da olabilir emin değilim)"

cevap veriyorum : "hayır!"




asla adım atmak istemeyen ama mutlu olmak için oturup bekleyen bi insanım ben. adım atsam ölürüm çünkü. kendime hayatta başarılar diliyor ve sıradaki parçayı diğer radyolar için çalıyorum!

senin baban bi melekti yavrum!

Gönderen benimle oynar mısın? , 3 Mart 2010 Çarşamba 12:37

vöög eleştirisi bekliyoruz. biraz gecikti sanki? :)

neyse. 30 yaşıma kadar evlenmezsem - ki hiç öyle bi niyetim yok- bi çocuk sahibi olucam. sperm bankasına gidicem mavi gözlü esmer bi donör seçicem ve mutlu bi hamilelik süreci geçiricem. sanırım annem ve babam bunu ilk başta hiç ama hiç hoş karşılamıycaklar ama daha sonra kabul ediceklerdir eminim. etik açıcan ne kadar doğru bilmiyorum ama asıl soru şu oluyo genelde : "çocuk babasını sorduğunda ne cevap vericeksin?". çok basit: "senin baban bi melekti yavrum!". ne var yani? hep anneler mi melek olucak. kaldı ki sonra onu ve beni terk edicek bi babası olacağına hiç olmasın daha iyi değil mi? mutlu aşk ve mutlu evlilik diye bişey yok. mutlu kısa süreli ilişkilere olan inancım devam etmekte. kızımın(!) 3 ayda bir yeni bi babası olsa şahane olur bence. çocuğun kafası karışabilir tabi. muhtemelen onun da gelecekte ilişkilerini etkilemiş olurum. bu konuyu daha sonra daha detaylı düşünürüm. yine de sperm bankası fikrim sabit.

*yo hayır. erkeklerden nefret etmiyorum.

izlediğiniz için teşekkür ederiz.